Yitip Gidenler: Sinemia

İlk duyduğumuzda kulağa oldukça mantıklı gelen, başarı göstermiş bir sistemin iyi mi olup da büyük bir hüsrana uğradığının hikâyesini Sinemia ile size aktaracağız. ‘Yitip Gidenler’ yazı serimizin kim bilir en şanssız başrollerinden birisiyle tanışın, beyaz perde abonelik sistemi Sinemia!

Bu şekilde olaylardan bahsederken unutanların hafızasını tazelemek ve bilmeyenleri bilgilendirmek için sevisin tam olarak ne işe yaradığını birazcık anlatmakta yarar var. Sinemia, güzel bir pazarlama kampanyasıyla ortaya çıkmış arkasından hızlıca da ABD pazarına açılmış bir beyaz perde abonelik sistemiydi. Üyelerine verdiği kartlarla ülkemizdeki neredeyse tüm sinemalarda geçerli bir halde her gün bir kere beyaz perdede film seyretme şansı tanıyordu. Ek olarak ayda üç kereye mahsus ödeme planları da mevcuttu ve seyirciler için oldukca kazançlı bir antak kalma oluyordu. Beyaz perde salonları da muhtemelen boş salonlarını doldurma şansı olduğundan bu sistemle emek harcama fikrini beğenmişlerdi. Doğal kuvvetli de bir sitesi olan Sinemia yürüttüğü başarı göstermiş toplumsal medya reklamcılığı ve SEO faaliyetleriyle hızlıca kitlelere ulaşmayı ve abone sayısını arttırmayı başardı. Sadece bu güzel ilerleyiş pek de uzun sürmedi.


sinemia-kart.png


Şanssızlığın Adı: Regülasyon​


Sinemia’nın batış öyküsü, aslen onun asla dâhil olmadığı bir kavgaya dayanıyor. İki yıl ilkin çeşitli büyük oyuncular, yapım şirketleri ve beyaz perde salonları içinde yaşanmış olan alev ateş tartışmayı hatırlıyor musunuz? Bu münakaşaya bakılırsa yapımcılar, salonları bilet satış stratejilerinden dolayı düşük kazanç sağlıyorlardı ve beyaz perde salonlarının oligopol yapısından dolayı bu mesele karşılarına devamlı çıkıyordu. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan bu durumdan dolayı filmlerini Netflix’te pazarlamaya başlamıştı hatırlarsanız. Söylemlerindeyse biletlerin mısırlarla kampanyalı fiyatlara satılmasında, kampanya tutarı beyaz perde biletinin fiyatını aşağıya çekiyor şeklinde gösterildiği ve salonun filme daha azca tutarda ödeme yapmış olduğu yer alıyordu.

Münakaşa büyüdüğünde devlet barışın koşullarını mevzuya uygun bir düzenleme getirerek problemi çözmekte görmüş oldu. Taraflarla uzun süre meydana getirilen görüşmelerin sonucunda yapımcıların mutlu ayrılmış olduğu fakat salonların da oldukca üzülmediği yeni kanuni yapı oluşturuldu. Regülasyona bakılırsa, sinemalar mısır kampanyalarında fiyatı biletten kesmeyeceklerdi ve sinemalar kampanyalı abonelik imkânları tanıyamayacaktı. Efenim filler tepişir, çimenler ezilir. Bu kanuni yenileme Sinemia ve ucuza film seyretmek isteyen izleyicilerin topuğuna sıkmış oldu.

Sinemia meydana getirilen bu düzenlemenin arkasından yürürlülüğe girmiş olduğu tarihe kadar hizmetlerini sürdürdü. Sadece arkasından kepenklerini indirdi. Yurt dışı çalışmalarında da değişik sorunlarla karşılaşarak batış sürecine giren bolca yatırımlı bu girişim üzücü bir final yapmış oldu. Aslına bakarsak süratli ve başarı göstermiş bir çıkış şansı yakalamış olan bir firmanın bulunmuş olduğu sistemin kurallarından ne kadar da kolay etkilenebildiğinin bir örneği olduklarını söyleyebiliriz. Sistemin yapılarına takılmak devamlı bir risk, yaptığımız işlerde kanuni ve politik durumlara göz atmamız gerekiyor. Sadece Sinemia vakasında, kendilerinin o kadar da suçlu olmadıklarını görebiliyoruz. Kimi zaman her şey birazcık da şansa bakıyor…

Asla üyeleri olmuş ya da en azından isimlerini duymuş muydunuz? Kendileriyle ilgili ne düşündüğünüzü yorumlarda bizimle paylaşabilir misiniz?
 
Üst Alt