Kısa mesafe yolculuklar yapmanın yeni ve teknolojik adı elektrikli scooter. Buna yönelik Martı markasıyla süregelen, ABD’deki ‘Bird’ markasından yola çıkan büyük bir sektör oluşmuş durumda. Peki, gelişmeler hangi yoldan ilerleyecek ve bu akülü teknoloji nereye gidecek? Gelin bunun üstüne birazcık ‘sesli’ düşünelim.
Ilk olarak ortada bir pandemi bulunduğunu, bu koşullarda gezi oranlarının oldukça azaldığını hatırlayalım. Bu zamanda daha azca sözü geçen şehirlerde yaşayan okurlarımız İstanbul, Ankara şeklinde dev sözü geçen illerimizi ziyaret edememiş ya da gözden kaçırmış olabilirler. Onlar için kısa bir halde mevzuyu anlatmak lazım.
Nüfusu yoğun şehirlerimiz bugünlerde iki tekerlekli, bataryalı ulaşım aletleriyle dolup taşmış durumda. İstanbul’da şu an beşten fazla markanın binlerce scooter’ı insan taşıyor. Kolay bir GPS sistemi ve Sanayi 5.0’ın getirmiş olduğu makineler arası iletişimi kullanan bu aletleri uygulamalar üstünden kiralıyor ve gönlünüzce gezdikten sonrasında uygun bir yere kilitleyerek yolunuza yaya olarak devam ediyorsunuz. Türkiye’nin başka hangi şehirlerine yayılacak merakla seyrettiğimiz bu iş modeli şimdilik yoğunlukla İstanbul, Ankara ve İzmir’de gözlemlenebiliyor.
Gözlemlediğim kadarıyla bu alanda girişim yapmak da yatırım yapmak da kolaylaşmış ve hepimiz pastadan hisse almak için çabalamaya başlamış durumda. Martı’nın ülkemize getirmiş olduğu bu iş kolu için şu an HopHop, BinBin, Roket, Palm şeklinde markalar da mücadeleye girişmiş durumda. Her birini diğerinden hususi kılan bir yönü bulunuyor sadece doğal ki en geniş kullanım alanını sunan ve en fazlaca yerde hizmet veren marka Martı. Peki diğerlerinin tek eksiği daha erken başlamamış olmak mı? Pek değil doğrusu.
Martı’yı hususi kılan yönü para yakabiliyor oluşu desek pek de hata olmaz. Girişimci fazlaca yüklü bir meblağ yatırım aldı ve bunu alırken tüm yatırımcılar bu işin birkaç yıl yalnız para yakacağını, kendisini amorti edemeyeceğini biliyordu. İşte bu şuur onun en büyük kozu. Bununla beraber yatırımın boyutunun da büyük olması başarıyı güvence haline almış durumda. Martı her yere ulaşabilirken, öteki markalar sadece onun gittiği yolu tekrardan arşınlıyor ve akılda kalan hep o oluyor. Öteki markaların pazardan silineceklerini de düşünmediğimi söylemeliyim.
Pazar payları, muhtemelen bizlerin de duyacağı yeni yazılımlarla beraber çeşitli şekillerde tekrardan belirlenecek. Bu şekillenişin bugünden o kadar da değişik olamayacağını düşünebiliriz şu sebeple oyun çoktan kuruldu ve zarlar oturdu. Bunun arkasından minik pasta oranı olan firmalar de kârlılığı bu şekilde getirmeyi amaçlayacaklar ve kullanıcı alışkanlıklarını değiştirebildikleri kadarıyla yetinecekler diyebiliriz. Elbet Türkiye’de yaşadığımızı da unutmayalım. Sarı taksilerin ne yapacağını kestirmek oldukça güç olabiliyor malum. Sadece genel bir okuma yapmak istediğimizde bu sonuçlara ulaşabiliyoruz. Bakalım büyük bir yatırım yeşil scooterlardan farklılarına dokunacak ve tahminlerimizi çürütecek mi? Bunu da bizlere vakit gösterecek.
Asla bu ulaşım yöntemiyle bir yere ulaştınız mı? Genel görüşlerinizi yorumlarda bizimle paylaşırsanız fazlaca seviniriz efenim.
Ilk olarak ortada bir pandemi bulunduğunu, bu koşullarda gezi oranlarının oldukça azaldığını hatırlayalım. Bu zamanda daha azca sözü geçen şehirlerde yaşayan okurlarımız İstanbul, Ankara şeklinde dev sözü geçen illerimizi ziyaret edememiş ya da gözden kaçırmış olabilirler. Onlar için kısa bir halde mevzuyu anlatmak lazım.
Nüfusu yoğun şehirlerimiz bugünlerde iki tekerlekli, bataryalı ulaşım aletleriyle dolup taşmış durumda. İstanbul’da şu an beşten fazla markanın binlerce scooter’ı insan taşıyor. Kolay bir GPS sistemi ve Sanayi 5.0’ın getirmiş olduğu makineler arası iletişimi kullanan bu aletleri uygulamalar üstünden kiralıyor ve gönlünüzce gezdikten sonrasında uygun bir yere kilitleyerek yolunuza yaya olarak devam ediyorsunuz. Türkiye’nin başka hangi şehirlerine yayılacak merakla seyrettiğimiz bu iş modeli şimdilik yoğunlukla İstanbul, Ankara ve İzmir’de gözlemlenebiliyor.
Her Marka Bir ‘Martı’ Değil
Gözlemlediğim kadarıyla bu alanda girişim yapmak da yatırım yapmak da kolaylaşmış ve hepimiz pastadan hisse almak için çabalamaya başlamış durumda. Martı’nın ülkemize getirmiş olduğu bu iş kolu için şu an HopHop, BinBin, Roket, Palm şeklinde markalar da mücadeleye girişmiş durumda. Her birini diğerinden hususi kılan bir yönü bulunuyor sadece doğal ki en geniş kullanım alanını sunan ve en fazlaca yerde hizmet veren marka Martı. Peki diğerlerinin tek eksiği daha erken başlamamış olmak mı? Pek değil doğrusu.
Martı’yı hususi kılan yönü para yakabiliyor oluşu desek pek de hata olmaz. Girişimci fazlaca yüklü bir meblağ yatırım aldı ve bunu alırken tüm yatırımcılar bu işin birkaç yıl yalnız para yakacağını, kendisini amorti edemeyeceğini biliyordu. İşte bu şuur onun en büyük kozu. Bununla beraber yatırımın boyutunun da büyük olması başarıyı güvence haline almış durumda. Martı her yere ulaşabilirken, öteki markalar sadece onun gittiği yolu tekrardan arşınlıyor ve akılda kalan hep o oluyor. Öteki markaların pazardan silineceklerini de düşünmediğimi söylemeliyim.
Peki, Ne Olacak?
Pazar payları, muhtemelen bizlerin de duyacağı yeni yazılımlarla beraber çeşitli şekillerde tekrardan belirlenecek. Bu şekillenişin bugünden o kadar da değişik olamayacağını düşünebiliriz şu sebeple oyun çoktan kuruldu ve zarlar oturdu. Bunun arkasından minik pasta oranı olan firmalar de kârlılığı bu şekilde getirmeyi amaçlayacaklar ve kullanıcı alışkanlıklarını değiştirebildikleri kadarıyla yetinecekler diyebiliriz. Elbet Türkiye’de yaşadığımızı da unutmayalım. Sarı taksilerin ne yapacağını kestirmek oldukça güç olabiliyor malum. Sadece genel bir okuma yapmak istediğimizde bu sonuçlara ulaşabiliyoruz. Bakalım büyük bir yatırım yeşil scooterlardan farklılarına dokunacak ve tahminlerimizi çürütecek mi? Bunu da bizlere vakit gösterecek.
Asla bu ulaşım yöntemiyle bir yere ulaştınız mı? Genel görüşlerinizi yorumlarda bizimle paylaşırsanız fazlaca seviniriz efenim.